Kategori arşivi: Sinema Atölyesi

Sinema Atölyesi Seminerleri 10: ‘Belgesel Yapımı’

 Sinema atölyemizde onuncu seminere ulaşırken yönetmen ve akademisyen Elif Demoğlu’nu ağırladık ve belgesel yapımı konusunda konuştuk. Yönetmen, öncelikle belgeselin tanımını etik ve estetik değerlerle belgelerin tekrar yayınlanması olarak yaptı. Ardından tanıtım filmi ve belgeselin birbirinden çok farklı şeyler olduğundan bahsetti. Belgeselde bir mesaj, evrensellik varken tanıtım filminin daha yüzeysel, bir nevi rehberlik amacı taşıyan bir tür olduğunu belirtti. Yönetmen, aynı zamanda bu konuyla ilgili olarak belgeselcinin her şeyi değil, gerçeğin bir kısmını gösterebileceğini açıkladı. Yani bir film bir fikir çerçevesi etrafında dönmelidir.  Konu dağıldıkça tanıtım filmine dönüşür. Yönetmenin özellikle belirttiği noktaysa bu bir konuda tam anlamıyla uzman olunması gerektiği olmuştur. Konu karşıt fikirleri de ele alarak, enine boyuna işlenmelidir diye özellikle belirten yönetmen, gözlemin de film yaparken en önemli unsur olduğunu hatırlattı bizlere.

 Yönetmene göre belgeselcinin amacı bir derdi açığa çıkarmak ve bunu değiştirmek istemesidir. Bununla bağlantılı olarak da belgesel sinema bilim ve sanat arasında bir yerdedir diye belirtti. Belgeseli bilim yapan noktalarsa belgelerle konuşulması, her iki tarafı da filmin içine katarak objektif ve gerçekçi olmasıdır.

Belgesel yazımı konusundaysa öncekilerin yaptığı işleri yenilik yapmadan benzer bir şekilde ortaya koyarsan bunun taklitten öteye geçemeyeceğini belirten yönetmen, senaryo yazım aşamasında araştırmaların da sadece Google ile olamayacağını söyledi. Ancak arşiv görüntüler, belgeler tam anlamıyla araştırılarak yazılabilir.

 Biçim de yönetmenin üzerinde durduğu bir diğer konu oldu. Sırf gözünüze güzel göründü diye gereksiz bir sahneyi oraya koymanın yanlış bir şey olduğundan bahsederken ‘gösterebileceğin şeylerden bahsetme’ sözünü de özellikle belirtti.

 Yönetmenin 2011 yapımı Son Amazon adlı belgeselini izleyip bunun hakkında konuşarak, çok keyifli geçen ve kesinlikle bir şeyler öğrendiğimiz seminer sona erdi.

Sinema Atölyesi Seminerleri 6: ‘Ortak Yapım ve Proje Geliştirme’

Image

 

8 Mayıs’ta gerçekleşmesi gereken altıncı seminer, ortak yapım ve proje geliştirme, yönetmen Erol Mintaş’ın sağlık durumu nedeniyle 20 Mayısa ertelendi ve pazartesi günü gerçekleştirildi.

Yönetmen öncelikle kendisinin sinemaya yöneliş öyküsünden bahsetti. Lisans eğitimini bambaşka bir alan olan bilgisayar bölümünde yapmış olmasına rağmen yüksek lisansta sinema bölümü okumuştur. Eğitim hayatı boyunca edebiyat ve müzikle daha çok ilgilenmiş olsa da bunları bir potada eritebileceği alan sinema olduğu için sinemaya yönelmiştir. Kısa film yönetmenliği yapmış bir yönetmen olarak kısa filmlere baktığında sorunun, insanların kısa filmlere değer vermemesi ve kısa filmin Türkiye’de popüler olmaması olduğunu açık bir şekilde belirten yönetmen, bunun yanında kısa filmin önündeki en büyük engellerin birinin de maddi zorluklar olduğunu anlattı. Yeterince destek, sponsor bulunamaması, bunun için yeterince fon oluşturulmamasını film çekmek isteyen öğrencilerle paylaştı. Yönetmenin, insanların kısa filme yönelmesinin sebebi ne olabilir sorusuna yanıtıysa çoğu kişinin belirteceği gibi daha az sürede daha az bütçe ve gönüllülerle çekilebiliyor oluşuydu.

Şu an bir uzun metraj çekimine hazırlanan yönetmen bununla ilgili fikirlerini de paylaştı. Öncelikle profesyonellik devreye giriyor tabi. Sonra da anlatacak olduğun hikayelerinin artması… Bunun için en önemli referanssa önceden kısa film çekmiş olmak. Yönetmenin de seminer boyunca hatırlattığı şeylerden biri buydu. İlk işleriniz kötü de olsa bir şeyler çekin, deneyin. Tecrübe her zaman işe yarar! Özellikle usta-çırak ilişkisinin yoğun olduğu sektörde önlere geçmek için bolca tecrübe edinmek gerektiğini hatırlattı yönetmen.

Yönetmen, ortak yapım ve proje geliştirme fonlarından daha çok yararlanılması gerektiğinden bahsetti. Senaryonun tekniğini anlatmak yarım saat gibi bir sürede halledilse de önemli olan kısım senaryonun kendisini yazmaktır. İşte tam da burada senaryo geliştirme atölyelerinin devreye girdiğinden bahsetti yönetmen. Maalesef bu tarz atölyeler, fon sağlayan kuruluşlar Türkiye’de oldukça az olduğundan, yönetmen,  imkanınız varsa yurt dışına gidin önerisinde bulundu.

Yönetmene göre sinemada açık olmak ve denemek en önemli unsurlar. Yönetmen, sinemada her şeyin anlatılması gerektiği ve filmlerde muhafazakar olunmaması gerektiğini belirtti. Film çekmek çok kişisel olduğu için de sinemayı kalıplara sokmanın gereksizliğini anlattı. Kendi fikir ve düşüncelerimizi en üstte tutarak etkilenme konusunu dengede tutabilmemiz gerektiğini söylemesiyse bizlere tavsiye niteliğindeydi.

Son olarak da Türkiye’deki sinema eğitiminin yetersizliğinden bahsettik. Kitaplardan yapılacak eğitimin yetersizliği ve yönetmenin de sıkça vurguladığı gibi deneyim eksikliği.

Bu hafta Perşembe ve Cuma günleri yapılacak iki seminerimiz daha var. Finallerden önceki son seminerlere katılımınızı bekliyoruz.

Sinema Atölyesi Seminerleri 10: ‘Belgesel Yapımı’

Image

 

 Seminerlerimizin onuncusuna ulaşırken belgesel yapımı konusunda Elif Demoğlu’nu ağırlıyoruz. 24 Mayıs Cuma günü 14.00-16.00 saatleri arasında MST cep sinemasında (C02) yapılacak olan seminerimize katılım ücretsizdir.

Elif Demoğlu Kimdir?

Lisans ve yüksek lisans eğitimini Sinema Bölümü’nde tamamlayan yönetmen/akademisyen öğrenim hayatı boyunca kısa film ve belgesel projelerinde çalıştı, çeşitli televizyon ve yapım şirketlerinde görev aldı.

Yönetmenliğini yaptığı belgesel film:

-Son Amazon (2011)

Sinema Atölyesi Seminerleri 9: ‘Sinemada Gerçek Meselesi Üzerine Bir Tartışma’

Image

 Seminerlerimizin dokuzuncusunda Marmara İletişim mezunu bir yönetmen olan Murat Pay’ı ağırlıyoruz. 23 Mayıs Perşembe günü saat 14.00-16.00 arasında MST cep sinemasında (C02) yapılacak olan seminere katılımlar ücretsizdir. 

Murat Pay Kimdir?

Kısa filmlerini uzun metraja geçiş olarak gören, Marmara Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümü mezunu yönetmen halen sinema ile ilgili teorik ve pratik çalışmalar yapmaktadır.

Yönetmenliğini yaptığı belgesel filmler:

-Aşure (2011)

-Geri Dönüşüm (2007)

-Su Damlası (2007)

-Hikmet Öğüt Belgeseli (2007)

Yönetmenliğini yaptığı kısa filmler:

-Kavuşma (2010)

-Sineğin Rüyası (2009)

-Eski Kazan (2008)

-Kardeşim (2007)

-Mavi (2006)

-Bir Yolculuk Öncesi (2004)

-Hipnoz Seansları (2003)

Diğer filmografisi:

-Sıfır Dediğimde (2007), Senaryo Ekibi

 

Sinema Atölyesi Seminerleri 6: ‘Ortak Yapım ve Proje Geliştirme’

Image 

 Yönetmenin sağlık durumu nedeniyle 8 Mayıs günü iptal edilen seminer 20 Mayıs Pazartesi günü saat 14.00 ve 16.00 arasında yapılacaktır. Seminer MST cep sinemasında (C02) olup katılımlar ücretsizdir.

Erol Mintaş Kimdir?

 1982 Kars doğumlu genç yönetmen Marmara Üniversitesi’nde Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği bölümünü bitirmiştir. Ardından yine okulumuz Marmara Üniversitesi’nde Sinema-Tv yüksek lisansı yapmıştır. Evrensel, Radikal Genç, Koalakultur gibi yayınlarda sinema yazıları yazmıştır. 

Yönetmenliğini yaptığı belgesel film:

-Ucube (2012)

Yönetmenliğini yaptığı kısa filmler:

-Berf (Kar) (2010)

-Butimar(2008)

 

Sinema Atölyesi Seminerleri 8: ‘Kısa Filmin Retoriği’

Image

 Sekizincisi düzenlenen ‘Kısa Filmin Retoriği’ başlıklı seminerimizin konuğu sinema eleştirmeni ve yazar İhsan Kabil’di. Öncelikle kısa filmin özgün bir format olduğundan bahsetti. Hatta yaklaştırma olayına göre incelersek, edebiyattaki öykü-roman ilişkisini sinemada kısa film-uzun metraj olarak görebileceğimizin örneğini verdi. Kısa filmin geliştirilmesi çalışılırken bu filmlere, uzun metraj filmlere yaklaşıldığı gibi bir ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini söyleyen yazara öğrenciler de katıldı. Başlangıçta hataların normal olduğunu söylerken yazarın amacı, daha çok kişiye kısa film yapabilme fikrini aşılamaktı büyük ihtimalle. Kısa filmle ilgili vurguladığı bir diğer noktaysa kısa filmin biriciklik ve saygınlık hali oldu. Kısa film çekerken önem vermemiz gereken şeyleriyse edebiyat, şiir, toplumsal gözlem ve ilkesel olmak olarak belirtti.

 Sanatsal çalışmalara genel bir bakış açısıyla baktığında yazara göre en önemli nokta sanatsal çalışmanın insanın ruhuna seslenmesidir. Bununla birlikte günümüzdeki sanat çalışmalarında erozyon oluşması ve sanatın gittikçe deformasyona uğramasından bahseden yazar özellikle sinemanın daha çok felsefe, sosyoloji, şiir ve varoluşsal şeylerden beslenebileceğini önerdi. Yazar, fıkra da olsa, sessiz sinema da olsa içerisinde bir kıssadan hisse bulunması gerektiğinin üzerinde durdu.

 Yazar, bir eleştirmen gözüyle konuştuğundaysa asıl sinemacılığı ‘göstermeden göstermek’ olarak yorumladı. Sinemacıların daha çok yapıcı olması gerektiğinden bahsetti. Aksiyon, şiddet, cinsellik ve din gibi konuların yoğun bir şekilde kullanılmasının amacının gişe uğruna sömürü olmasından konuştuk. Yeni Türkiye sinemacılarından Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim ve Yeşim Ustaoğlu gibi yönetmenlere post-Yılmaz Güney diyen yazar, bu yönetmenlerin fazla gerçekçi olduğundan bahsetti. Kendisinin de belirttiği gibi ruhi anlamda farklı konumlamaların da öne çıkması yazar için daha ön planda. Kötülüğün çok genellendiğini düşünen yazar, bu durumu arabeskin entelektüel düzeye getirilmesi olarak adlandırdı.

 Konukların yorumlarını sevdiyseniz ya da katılmıyorsanız bunları rahatça belirtebilmeniz için MST cep sinemaya hepinizi bekliyoruz! 23 Mayıs’ta Elif Demoğlu’nun katılacağı ‘Belgesel Yapımı’ semineri yapılacaktır. Gelin, fikirlerimizi tartışalım.

Sinema Atölyesi Seminerleri 7: ‘Film Yapım Süreci ve Yapımcılık’

Image

 

 Film yapım süreci ve yapımcılık konusunun konuşulduğu seminerin konuğu Oktay Berber’di. Öncelikle, konuğumuz filmlerin ideolojik olduğu konusundaki fikirlerini bizlerle paylaştı. Recep İvedik de dahil olmak üzere her filmin bir ideolojisi olduğu konuşuldu. Burada Recep İvedik’i örnek olarak vermesinin sebebi de bu tarz konularda en çok örnek verilen, tartışılan film olmasıdır. İdeolojiler doğrultusunda Amerikan sinemasında  geçmişte gösterilmesi zorunlu olan iki şey Amerika bayrağı ve kiliseyken, Türkiye’de TRT’nin tek kanal olduğu zamanlarda viski içmek ve eve ayakkabıyla girmek olduğunu belirtti. Sebebi de tahmin edileceği gibi batılılaşma…

 Söyleşide birçok konuya değinilirken bunlardan birisi de film eleştirmenleri oldu. Gişe ve sanat filmi arasındaki farkların oluşmasındaki en önemli etkenin film eleştirmenleri olduğu konuşuldu. Sizler bu görüşe katılır mısınız bilmiyorum ancak yönetmen/senarist Oktay Berber’in düşüncesi bu yöndeydi.

 Set ortamının önemiyse Oktay Berber’in üzerinde en çok durduğu konulardan biriydi. Özellikle bizim gibi iletişim fakültesi öğrencileri için bunu sıkça tekrarlayıp tavsiye etti. Küçük işlerden başlayarak sette bulunmanın, orada usta-çırak ilişkisi sayesinde mesleği öğrenmenin daha yararlı olabileceği konusundan bahsetti. Okulda öğrendiğimiz teorik bilgilerin yanında tecrübenin önemini vurguladı.

 Bütçenin önemi, yapımcılık konusunun ana başlığıydı diyebilirim. Üretim süreci ve yapım aşamasında sadece fikir ve yaratıcılığın olması yetmiyor maalesef. Burada da bütçe ve beraberinde de yapımcı devreye giriyor. Ancak yetersiz olunan konulardan birisi de yapımcılık. Yönetmen, iletişim fakültelerinin yanı sıra bir de yapımcılık bölümünün açılmasının yapımcılık mesleğini daha profesyonel hale getirebileceği hakkındaki düşüncelerini paylaştı.

 Oktay Berber, seminer içerisinde senaryo ve Türk sineması hakkındaki fikirlerini de bizimle paylaştı. Kendisi de senarist olduğu için senaryonun önemini ve oyuncuyla oluşması gereken kimyasını bize aktardı. Herkes senaryonun işçisidir, senaryoya hizmet eder sözünden de yola çıkarak senaryoda evrensellik, sen olsan nasıl bir senaryo yazardın fikirleri üzerinde tartıştık. Türk sinemasının örnek alması gereken sinemanın Bollywood olduğu konusundaki fikirlerini bizimle paylaştı. Yönetmen,  Türk sinemasının tam olarak kendini tanıtamamasının sebebinin, Türk sinemasının belirli,temel özelliklerinin var olmaması durumundan olduğunu belirtti. Türkiye’deki festivallerin de yetersizliği ve diğer festivalleri aşamaması hakkında öğrencilerin de fikirlerini söylediği güzel bir seminer gerçekleşti.

 Seminerlerimizin sekizincisi olan ‘Kısa Filmin Retoriği’ sinema eleştirmeni ve yazar İhsan Kabil’in katılımıyla 14 Mayıs Salı günü saat 14.00’de MST cep sinemasında (C02) yapılacaktır. Katılımlarınızı bekliyoruz!

 

Faysal Soysal ile “Kısa Film Yapımı”

Marmara Sinema Topluluğu’nun düzenlediği Sinema Atölyesi Seminerleri kapsamında Faysal Soysal, sinema ve kısa film üzerine tecrübelerini anlattı.

Programda öncelikle Faysal Soysal’ın “Kayıp Zaman Düşleri” ve Shahram Mokri’nin “Unlimited Circle” adlı kısa filmleri gösterildi. Filmler hakkında genel bir tartışmadan sonra Faysal Soysal kısa film çekimi hakkında teknik bir yorum getirdi.

Eksik Anlatım Tekniği
Eksik anlatım yöntemine de değinen Soysal bu yöntemi şöyle örneklendirdi, “Mesela iki arkadaş oturmuş sohbet ediyorlardır. Masanın altında bomba vardır. Bomba patlar ve insanların aklında bir soru işareti kalır. Acaba bombayı hangisi koydu? Sonrada o bombanın oraya koyuluş süreci gösterilir.”

Soysal, sanat eseri ve izleyici ilişkisine ise, “Derdimiz bir sanat eseri ortaya koymaksa karşıdaki izleyiciyi de düşünmek zorundayız.” diyerek konuya açıklık getirdi.

Hikaye olarak İran Sineması 
İran Sinemasını hikaye bağlamında kendisine yakın bulduğunu söyleyen Soysal, teknik olarak ise Rus sinemasını beğendiğini belirtti.

Sinemaya nasıl başladığı sorusuna da değinen Soysal, “Sinemayla ilişkim şiirle başladı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdim. Ancak ayrılmak zorunda kaldım. Oradan Eczacılık Fakültesi’ne geçtim. Burada okumak sinemaya daha fazla zaman ayırmamı sağladı.” dedi.

Ömer Can Talu

Sinema Atölyesi Seminerleri 1-2-3 ve 4 ‘Yönetmenlik: Hikayenin Görüntülenmesi’

kkk

 Dr. Ahmet Ilgaz ile yaptığımız Sinema Atölyesi Seminerlerinin dördüncüsü hakkındaki görüşlerimi yazmadan önce diğer üç seminerin konusunu, katılamayanlar için özet geçmek istiyorum.  Seminerlerin birincisi olan ve ‘Matrix ve Simülasyon’ başlığı üzerinde durulan konuşmanın konuğu, fakültemizin hocalarından Doç. Dr. Ali Murat Yel’di. Seminerden bir gün önce Matrix filmi gösterildi, film ve Jean Baudrillard’ın  Simülakrlar ve Simülasyon kitabı esas alınarak simülasyon konusu tartışıldı. Böylelikle konuşmamızın temasını da sosyal bilimler ve sinemanın birbiriyle olan bağlantısı olarak özetleyebiliriz. En sonunda Ali Murat Yel’in vurguladığı nokta da bir kitaptan yola çıkarak nasıl bir film yaratılacağı oldu.

 İkinci seminerde Klaket programının aracılığıyla yönetmen Caner Erzincan konuğumuz oldu ve ‘İlk Film’ hakkında bizimle görüşlerini paylaştı. Seminer öncesinde kendisinin ilk filmi olan Mar’ı izledik. Film sonrasında öğrencilerin de katılımıyla daha çok soru cevap şeklinde geçen bir seminer oldu. Kendisi de iletişim fakültesi mezunu bir yönetmen olduğu için öğrencilerle empati kurarak, öğrencilerin sorularına içtenlikle cevap verdi. Film çekmenin zorlukları, yapımcılarla yaşanan sıkıntılar ve neden bağımsız sinemayı seçtiği gibi başlıklar altında ilk filmi çekmenin zorluklarını ve aşamalarını konuşma şansını bulduk

 Seminerlerin üçüncüsü olan ‘Senaryo İle Bir Dünya Yaratmak’ başlığında okulumuz hocalarından Prof. Dr. Serpil Kırel’i ağırladık. Seminer öncesinde senaristleri arasında Serpil Kırel’in de bulunduğu, Semih Kaplanoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı  Herkes Kendi Evinde filmi izlendi. Seminerin ilk kısmı filmle ilgiliydi. Üç kişinin nasıl senaryo yazdığı, film çekim aşamasında neler gerçekleştiği gibi tecrübelerini bizlerle paylaştı Serpil Hoca. Seminerin ikinci kısmındaysa, temayı genelleyecek olursak, senaryo hakkında konuşuldu. Senaryonun evrenselliği, diyalog yaratma gibi başlıklar üzerinde duruldu. Senaryo hakkında birçok şey öğrenmemizin yanında seminer sonunda da  bir şeyler yazmalıyım fikri oluştu.

Fakültemiz hocalarından Dr. Ahmet Ilgaz ile yaptığımız ve dördüncü seminerimiz olan ‘Yönetmenlik: Hikayenin Görüntülenmesi’ ise daha çok sinemanın araç gereçleri (tools) üzerinde durulan bir konuşma oldu. Film çekim aşamasında yönetmenin görevleri olarak da belirtebiliriz bunu. Değinilen ilk konu da buna bağlı olarak kompozisyonla anlatmak oldu. Pozlama ve ışık önemi, renk kullanımı, çerçeveleme ve ses gibi teknik konuların öneminden ve nasıl kullanılması gerektiğinden bahsedildi.  Ahmet Ilgaz, sinemanın kendisinden gelen araç olarak da bilinen kurgu ve açılama hakkındaki bilgilerini paylaştı. Açıların kullanım şekillerinde, renk seçimlerinde,farklı kurgu şekillerinde başarılı örnekler olan Doubt, Gladiator, The Graduate, Falling Down, Do the Right Thing, Breathless ve Fargo filmlerinden belirli sahneleri izleyerek bu sahneler hakkında konuştuk. Sahneleri izlerken hocanın yönlendirmelerine göre izlediğimiz sahnelerin yanı sıra bu sahnelerin bize ne ifade ettiği konusunda tartıştık. Ahmet Hoca teknik hakkında yoğun ve etkili bir şekilde konuştu ancak ‘Teknikten çok hikayeyi nasıl anlattığın önemli.’ cümlesini de belirtti. Buna bağlı olarak da filmde mesaj vermek konusuna geçiş yaptı. Direkt mesaj vermek amacıyla, özellikle karaktere söyletilen cümlenin propaganda amacı taşıdığı üzerinde durdu.  Böyle bir duruma düşmemek için yönetmenin aklında önerme cümlesi olmalı ve düşüncesi ‘Bunu seyirciye nasıl verebilirim?’ şeklinde olması gerektiğinden bahsedildi.  Hollywood sinemasını temel alarak bir filmde giriş gelişme ve sonucun nasıl işlenmesi gerektiği konusunda uzun bir süre duruldu ve Gladiator filminden izlediğimiz örnek sahnelerle bu daha da pekişti.

 Filmlerin konularından bahsederken öne çıkan konulardan biriyse ırkçılık oldu. Yönetmenlerin bu konudaki tutumu, izleyicilerin birbirlerinden farklı bakış açıları… Net çizgilerle ayıramadık biz bu durumu. Karakterleri tam olarak iyi ya da kötü olarak göremememiz veya taraf tutamamamız da buna örnek oldu. Özellikle Falling Down ve Do the Right Thing filmlerini izleyebilirseniz bunları daha net olarak görebilirsiniz.

 Her hafta yeni bir konukla seminerlerimiz devam etmektedir. Bizi takip etmeye devam edin. Ayrıca https://www.facebook.com/marmarasinematoplulugu ve https://twitter.com/MarmaraSinema hesaplarımızdan bize ulaşabilirsiniz.

Sinema Atölyesi Seminerleri 5: “Kısa Film Yapımı”

Sinema Atölyesi Seminerleri bu hafta, yönetmen Faysal Soysal’ı ağırlıyor.  5. Seminerimizin konusu “Kısa Film Yapımı” olup seminerden önce Faysal Soysal’ın “Kayıp Zaman Düşleri” ve Shahram Mokri’nin “Unlimited Circle” adlı kısa filmleri gösterilecektir. Gösterimler ve seminer 3 Mayıs Cuma günü saat 14.00’de MST Cep Sineması’nda (Fakülte Ana Bina C02 nolu odada) olacaktır ve katılımlar ücretsizdir. Kısa film konusunda ilgili herkesi bu etkinliğe bekliyoruz.

Faysal Soysal kimdir?

Yönetmen kimliği dışında şair ve çevirmen olarak da bilinir. Tıp eğitimi ve eczacılık diplomasından sonra “Yeni Türk Edebiyatı” alanında yüksek lisans yapmış, sonrasında da Sinema ve Tiyatro Fakültesindeki yüksek lisansını 2007 yılında tamamlamıştır.

Filmleri: “Forbidden Dream” (2005), “Ithaka” (2005), “The Day I Became My Mother” (2006), “Dreams of Lost Time, Kayıp Zaman Düşleri” 35 mm, Renkli (2007), “Mizan-sen” (2008), “What time it is” (2008).